1. YAZARLAR

  2. SEZAİ ARICIOĞLU

  3. 4+4+4=8,1+18,72
SEZAİ ARICIOĞLU

SEZAİ ARICIOĞLU

Yazarın Tüm Yazıları >

4+4+4=8,1+18,72

02 Nisan 2012 Pazartesi 00:56A+A-

Meclis Genel Kurulu'nda, zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran kanun tasarısı bilindiği gibi yapılan açık oylama sonucunda, AK Parti'den 295 milletvekilinin kabul oyuna karşılık, 88’i CHP'den, 3'ü BDP'den olmak üzere toplam 91 milletvekilinin ret oyuna rağmen kabul edilerek yürürlüğe girdi. MHP Adana milletvekili ise çekimser kaldı.

Bu arada; Kur'an-ı Kerim ile Peygamberimizin hayatının ortaokul ve liselerde seçmeli ders olarak okutulması ve imam-hatip orta kısımlarının yeniden açılmasına imkân sağlayan maddede yapılan açık oylamada AK Parti ve MHP'nin yanı sıra 5 BDP'li milletvekilinin oyları ile madde kabul edildi.

Aynı günün akşamı milletvekillerine bir teşekkür yemeği veren Başbakan 28 Şubat’ın izlerinin silindiğini ve darbeyle gelen bir yasağın demokrasi ile kaldırıldığını ifade etti.

Hastalığının ardından önce Kore ardından İran ziyaretlerini gerçekleştiren Başbakanın önümüzdeki hafta sonu  Çin’e (!) gitmeye hazırlandığını da kendi beyanından öğrenmiş olduk.

Ayrıca araya bir de Tuskon 4.Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmayı sıkıştırdı Başbakan. Konuşmasında Kılıçdaroğlu’nun Kur’an-ı Kerim’le ilgili sözleri üzerinden CHP zihniyetinin Kur’an-ı Kerim’e bakışını eleştiren Başbakan; Merhum Akif’in meşhur dizeleri ile ona cevap verirken “'Bunlar süslü kılıfların içerisindeki Kitap’tan korkmadılar bunlar Kur’an’ın kılıfın içerisinden çıkartılıp okutulmasından anlaşılmasından korktular. Tarihleri boyunca Kuran'ı kerimi bir süs olarak gördüler” dedikten sonra salondaki “Anadolu Kaplanları” tarafından dakikalarca ayakta alkışlandı.

Yaşı müsait olanlar bilirler eskiden Hükümetler zam yapacakları zamanı iyi ayarlarlardı. Toplum mühendisleri çalışır, didinir, bir punduna getirip zamları patlatırlardı.

Bilhassa Özal’ın ikinci dönemi ile daha da belirginleşen bu gelenek Çiller döneminde de devam etmişti. Ya bir “ milli” maç beklenir ya da bir “terör” eylemi veya herhangi olağanüstü sayılabilecek bir gelişme.

Peşinden kurulan cümleler genellikle “milletçe gülmeyi unuttuğumuz şu günlerde” ya da  “birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz şu dönemde” şeklinde başlardı ve ardından gelsin zamlar, gitsin krizler, enflasyonlar, kuponla eşya dağıtmalar ve daha bilmem neler.

Bugün ise zamlar 28 Şubat’ın izlerinin silindiği (Başbakan’ın ifadesi) eğitim reformu kanununun kabul edilmesinin ardından geliyor.

Kayseri’de bir yerel televizyon kanalında konuşan Enerji Bakanı Taner Yıldız, % 8,1 oranında yapılan elektrik zammını izah etmeye çalışırken "Zamlardan ne üretici, ne siyasetçi, ne de vatandaş hoşlanmaz.  Bölgedeki ve dünyadaki bir kısım istikrarsızlıkların yükünü çekiyoruz, demiştim. O yüklerden bir tanesi de budur" " diyor ve yaşadığı acziyeti de ifşa etmiş oluyor.

Hakeza doğalgaz zammı da öyle. Neyse ki önümüz yaz belki bu doğalgaz zammı elektrik zammı kadar aynı etkiyi yapmayabilir ama yine de neredeyse yüzde yirmiye yakın yapılan doğalgaz zammının da tıpkı elektriğe yapılan zam kadar makul bir açıklaması olsa gerekmez miydi?

4+4+4 olarak bilinen eğitim reformunu ve Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin hayatının seçmeli ders olarak okutulmasını öve öve bitiremeyen ve alkışı hak eden Başbakan’ın yapılan bu zamları halka sorması yada daha tutarlı bir izahatta bulunması gerekmez miydi? El-Cevap: “Gerekmezdi” (çünkü Türkiye’de alakalı alakasız hemen hemen toplumun bütün kesimleri kendisini Ak Parti ve Tayyip Erdoğan üzerinden tanımlama ve konumlama yanlışına düştüğü için on yıldır eksiler artıları götürmektedir!)

Meselenin aslı (Akparti açısından) Osmanlı devlet geleneğinden kalan bakiyenin üzerinde oturan ve kendi konumlarını buna göre şekillendirenler içeride ve dışarıda didişmeyecekleri düşmanlar ve alanlar belirlemiş olabilirler. Bu onların kendi normlarına cevap veren bir yaklaşımı karşılayabilir ancak şüphesiz ki müslümanların duruşu ve söylemi tevhid ve adalet ilkesinden taviz vermemek şeklinde olmalı ve müslümanlar konumlarını (ifrat ve tefritten uzak) adalet ilkesine göre kodlamalıdır. Ancak bu şekilde muhalif kimliklerinin müceddidi olabilirler.

Değinilmesi gereken muhalefetin nasıllığı ve muhalif kimliğin nasıl müşahhas hale gelebileceği konusunu başka bir yazıya bırakırken unutmayalım ki; hamasetle değil adaletle, tutkuyla değil ferasetle, kinle ve öfkeyle değil basiretle ışık tutabilmeliyiz yolumuzun üzerine. Yolumuz ancak bu şekilde ıslah edici bir yol olabilir.

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum