1. YAZARLAR

  2. ŞERİF GÜMÜŞ

  3. 28 Şubat'tan 15 Temmuz'a Direniş Kültürü
ŞERİF GÜMÜŞ

ŞERİF GÜMÜŞ

Yazarın Tüm Yazıları >

28 Şubat'tan 15 Temmuz'a Direniş Kültürü

07 Ağustos 2016 Pazar 10:00A+A-

Kuşluk vaktine andolsun

Karanlığı iyice çöktüğü zaman geceye

Rabbin seni terk etmedi ve darılmadı da

Şüphesiz senin için son olan, ilk olandan daha hayırlıdır

Elbette rabbin sana verecek, böylece sen de hoşnut olacaksın. (Duha 1/5)

15 Temmuz darbe girişimini halkın nasıl engellemeye çalıştığını halkın destansı direnişini batı dünyası hariç hepimiz takdir ettik. Bu yazıda15 temmuzu hazırlayan arka planı tarihi geçmişine değinmek istiyorum.

28 şubat postmodern askeri darbesini, bazılarımız, o günleri hatırlayamayacak kadar küçük olabilir fakat çoğumuz o günlerisanki dünmüş gibi hatırlıyoruz 28 şubatta tüm kamu ve kuruluşlarda başörtüsü yasağı getirilmiş imam-hatip okullarının orta kısmı kapanmış, kur-an kursları kapatılmıştı vb. Müslümanlara adeta hayat hakkı tanımakistemiyorlardıbu kararların iptali ve yapılan hukuksuzluğu ortadan kaldırmak için Müslümanlar öyle bir direniş örneği gösterdiler ki Türkiye tarihinde daha önce hiç yaşanılmamış tarihinin en uzun en sürekli en kalabalık ve inatçı direnişine şahitlik yapmış o günlerde milyonlar İstanbul, Ankara, Bursa, Sakarya vb. Kısacası tüm Türkiye’desokağa dökülmüş günlerce haftalarca dur durak demeden eylemler yapmıştı. Türkiye ayağa kalkmış adeta kıyama durmuştu. Tankların, tomaların, biber gazlarının önüne yiğit gençlerimiz dimdik durmuş bedenleriyle onları durdurmaya çalışıyorlardı. Bu eylemlerde yararlanan sakatlanan cop yiyen gözaltına alınan nice kardeşlerimiz oldu. Hiç kimse taviz vermedi hatta o eylem senin, bu eylem benim demeden bayrama koşarcasına meydandan meydana koşturanlarımız ve bu uğurda şehidlerimiz gazilerimiz oldu. Hepimiz aydınlık bir sabaha merhaba demeye kuşluk vaktini sabırla ve umutla beklerken siyasiler, seçilmişler, kimi kanaat önderleri ısrarla bu eylemlere destek vermediler. Hatta tamamı sırtlarını döndüler. Bu sırada Fetullah Gülen “başörtüsü teferruattır eğitim daha önemlidir” başınızı açın diye fetvasını direnişin zirvesindeyken verince onun takipçileri hemen başını açtı. Bunu gören aileler kızlarına baskıyapıp onları meydanlardan çektiler bacılarımız ağlayarak, acılarını, özlemlerini, umutlarını, içlerine akıtarak mecburen pekâlâ dediler. Pek çoğu okulu bıraktı, bir kısmı yurtdışına gitti, kimisi peruk taktı, bir kısmı da depresyona girip psikolojik destek almak zorunda kaldı.

Karanlık iyice çökmeye başlamıştı, geceye bir sessizlik ve sükûn yayılmıştı, birileri zafer naralarını atmaya ve bu süreç 1000 yıl sürecek diye haykırıyordu.

Aslında ne kızlarımız ne de erkeklerimiz pes etmişti, yenilgiyi kabullenmemiş sadece meydanlardan çekilmişlerdi yoğun bir sorgulama eleştirme ve okuma dönemi başlamıştı. Müslümanların geneli hayal kırıklığı ve şok yaşıyorlardı ne yapacaklarını nasıl davranacaklarını kestiremiyor adeta afakları kararmış önlerini göremez duruma gelmişlerdi. Rabbin sizi terketmedi ve darılmadı da rabbimiz bizimle beraberdir, hep yanımızdadır diyerek kalplerimiz inşirah olmuş toprağa atılan bir tohum gibi yeşermeye acılarımızı ve hayal kırıklıklarını hızla gidermeye başlamıştık.

Müslümanlar böylece toplumun en dinamik, en diri, eylem ve direniş kültürü en iyi unsuru haline gelmiş, çelik gibi iradeye ve bedel ödemeye hazırdılar. 

15 Temmuz gecesi müslümanlar rövanşa çıktılar bu sefer. Hem aileleri hem de siyasiler direnişin arkasındaydı. Çünkü geçen yıllarda hem siyasiler hem de aileleri en az çocukları kadar bedel ödemiş. İkinci defa çocuklarını yalnız bırakmaya sıkıntı çekmeyi göze almadılar ve de istemediler.

Bu sefer iki düşman bir cephedeydi bir taşla iki kuş vurulacaktı. İlki psikolojik ve dini olarak 28 Şubatı kazanmalarına neden olan FETÖ çetesi ikincisi askeri cunta idi

İki düşmanı tek seferde yenme imkanını elde ettik. Rabbimiz Bedir savaşı için sen sözleşseydin dahi yeri ve şekli konusunda ayrılığa düşerdiniz diyordu. İşte Müslümanlar 40 yıl isteselerdi hem FETÖ çetesi ile hem de askeri cunta ile böyle bir rövanşı ayarlayamazdı. Bu zafer ve inayet 28 Şubat günlerinde gencecik bacılarımızın döktüğü gözyaşı, çektiği sıkıntının Allah tarafından ödüllendirilmesi ve “senin için son olan ilk olandan daha hayırlıdır ve Rabbin sana verecek ve böylece sen de hoşnut olacaksın” ilahi kelamının müjdesi olarak bu bir lütuf ve ikramdı. Şüphesiz rabbin nihayetsiz kerem sahibidir.

YAZIYA YORUM KAT