1. YAZARLAR

  2. Bekir Berat Özipek

  3. 28 Şubat: Pişmanlık Bile Duyamamak
Bekir Berat Özipek

Bekir Berat Özipek

Yazarın Tüm Yazıları >

28 Şubat: Pişmanlık Bile Duyamamak

29 Şubat 2016 Pazartesi 17:27A+A-

“ONCA genç kızın hayatını karartmakla suçlanıyorsunuz. Vicdan azabı hissettiğiniz oluyor mu?” diye soruyor Habertürk’ten gazeteci Kübra Par. 28 Şubat’ın sembol isimlerinden Kemal Gürüz, “Asla! Kimsenin hayatını karartmadım. Herkes hayatına devam etti” diye cevap veriyor. “Ama onlarca öğrenci üniversiteyi bıraktı...” diyor gazeteci. “Şahsi kararlarıydı” diye cevap veriyor eski YÖK Başkanı, Anayasa Mahkemesi kararlarını hatırlatıyor. Uzun ve acılı bir tarihin ardından yasağın fiilen kalktığı bir dönemde söylüyor bunu.

28 Şubat günlerinde yasağın sembol isimlerinden biriydi o. Bugün de sahici bir vicdan muhasebesinin yapılamadığı bir ülkeyi simgeliyor onun savunması. Oysa ortada o kadar açık bir haksızlık ve hayatın o haksızlığı o kadar bariz bir yanlışlaması var ki!

NEDEN PİŞMANLIK DUYAMIYORLAR?

İnsan sormadan edemiyor: Hani serbest bırakılınca felaket olacaktı? Mahalle baskısı yaşanacak, sokakta ve üniversitede başını örtmeyen kalmayacaktı? Laiklik elden gidecek, Türkiye İran olacaktı? On yıllar boyunca yüzbinlerce, milyonlarca kadına sadece başörtülü olduğu için binbir türlü acı çektirildi, okulundan işinden atıldı, geleceği elinden alındı. Askerdeki oğlunu ziyarete veya kızının mezuniyet törenine alınmayan veya sağlık cüzdanındaki başörtülü resmi nedeniyle tedavisi reddedilen kanser hastası kadınların göze görünmeyen, söze dökülmeyen çaresizlik öyküleriyle dolu uzun ve acılı bir tarih yaşandı bu ülkede. Ve bir gün yasak kalktı.

O kötülüğe bahane olarak gösterilen korkuların hiçbirinin gerçek olmadığı görüldü. Üniversitelerde başörtüsü yasağı kalktı. Eskiden örtmek isteyen örttü, kamuda da okulda da iddia edildiği gibi “herkes” başını örtmek zorunda kalmadı. Acaba şimdi sayısız insanın günahını alanlar, milyonlarca kadının aşını, işini, hayallerini elinden alanlar, omuzlarındaki o ağır vebalden dolayı kendilerini zalim veya günahkar hissediyorlar mıdır? Ülkenin onlarca yıl boyunca gündemini meşgul eden ve enerjisini emip tüketen, akıl dışı, vicdan dışı, aslında hiç yaşanmaması mümkün olan bu kötülüğün bir parçası oldukları için suçluluk duyuyorlar mıdır? “Bu hanıma haddini bildirin” diyenler, TBMM’de “dışarı, dışarı” diye tempo tutanlar, yasağın kaldırılması ilk kez ulaşılabilir hale geldiğinde “üçüncü yol”cu bildiri yayınlayanlar veya “hizmet alan hizmet veren” türünden ayrımlarla “kamu”yu belirli bir yaşam biçimiyle özdeşleştirerek yasağı savunanlar, eğitim, öğrenim ve çalışma haklarını gasp ettikleri veya gasp edilmesine malzeme sağladıkları kadınlardan özür diliyorlar mıdır?

GERİDE KALDI DİYEBİLİR MİYİZ?

Acaba zamanı geri almak mümkün olsaydı, bugün bir yasağın kalktığını ve o yasağa bahane olarak gösterilen hiçbir felaketin yaşanmadığını görenler, tekrar o günlere dönselerdi, yeniden o zulmün bir parçası olurlar mıydı? Bugün bu kötülüğü üreten zihniyet ve ruh halinin tarihin çöplüğüne atıldığını söyleyebilir miyiz? Geçmişte bu kötülüğün öznesi veya bir parçası olduğu için bireysel olarak pişmanlık duyan ve özür beyan edenler vardır elbette. Ama ben bunun genel bir durum arzettiğini gösteren anlamlı bir vicdan muhasebesinin yaşandığını görmüyorum. Hiç yüzü kızarmadan bugün o günkü zalimliklerinden dolayı kendilerini rahatsız hissetmediklerini söyleyebilenlerin varlığı da bunun bir göstergesi sayılabilir. Hiç hata yapmayanların ve pişman olmayanların ülkesi burası.

O gün “hizmet alan hizmet veren” ayrımıyla başörtülü kadınların çalışma hakkının gasp edilmesinin meşruluğunu savunan bazı akademisyenlerin, muhasebe meselesini geçiştirmeye ve bugün kendilerini özgürlükler üzerinden esip gürleyebilecek konumda göstermeye çalıştıkları bir ülke. Politik olarak yenilmiş olsa da hala varlığını hissettiğimiz bir zihniyet ve ruh hali aramızda ve belki de yeniden o kötülük kapısının açılmasını bekliyor. Onunla sahiden yüzleşip, onu vicdanlarda mahkum edip, ruhumuzdan, zihnimizden ve siyasi hayatımızdan atana kadar da güvende değiliz.

Yazının Devamı >>>

YENİ YÜZYIL

YAZIYA YORUM KAT