1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. 15 Temmuz Darbe ve Direniş Sürecinin Asli Kazanımları
15 Temmuz Darbe ve Direniş Sürecinin Asli Kazanımları

15 Temmuz Darbe ve Direniş Sürecinin Asli Kazanımları

15 Temmuz darbesi ve direnişi üzerine başlattığı yazı dizisinin ikinci bölümünü kaleme alan Haşim Ay, 15 Temmuz sürecinin başlıca kazanımlarını muhasebe ediyor.

26 Temmuz 2016 Salı 18:48A+A-

Darbe Zorbalığına Karşı Milyonların Haklı ve Onurlu Kıyamı – 2

Haşim Ay / Haksöz-Haber

15 Temmuz Darbe ve Direniş Sürecinin Asli Kazanımları

Şüphesiz bu darbe girişiminde bulunanların planı Allah’ın izniyle tersine dönmüştür. Yüce Rabbimizin Bakara Suresi’nde belirttiği “Şer gördüğünüzde hayr, hayr gördüğünüzde sizin için şer olabilir” ayeti tabiri caizse bugünkü ortama şap diye uymuştur.

Allah’ın izniyle halkın cesur tutumu ve siyasi liderliğin basiretiyle başarısızlıkla sonuçlanan bu darbe girişimi hayra dönüşmüştür. Uzun zamandır ülkede gerilimlerin kaynaklarından biri olan, bürokrasiye ve sistemin kılcal damarlarına adeta bir ur gibi saplanan bu takiyyeci ve kalleş yapının köklü bir şekilde bünyeden sökülüp atılmasına çalışılıyordu. İşte şimdi bunun için gün doğdu, fırsat kapıya geldi. Yol açtığı ve açacağı mağduriyetler parantez içerisine alınarak bakıldığında darbe girişiminin bastırılmasından itibaren süregelen tasfiye operasyonları bu bağlamda yerindedir. Tüm bunlar sonucunda inşallah toplum ve sistem bünyesi bu urdan temizlenecektir.

Sürecin bir diğer kazanımı veya hayrı ordu kurumunda var olan o kibirli duvarın, “layüsel” algının yerle bir olmasıdır. Halkın gözbebeği addedilen, Peygamber ocağı olarak algılanan ve adeta kadir-i mutlak şekilde bir imaj oluşturan TSK’nın imajı tarihte hiç olmadık şekilde zedelenmiştir. Halk ordunun imajını fena halde çizmiştir!

Yine bu bağlamda Türkiye toplumuna üstten bakan, halkı “cahiller sürüsü” gibi algılayan sosyalist, liberal, Kemalist vb. birçok zümre bu manzara karşısında bocalamış, tanımlamaktan aciz kalmış ve meydanlarda karşılık bulan dini tonlar karşısında hasetten ve kıskançlıktan adeta parmaklarını ısırmıştır. Söz konusu kesimler bu halkın kafasına daha fazla vura vura onu sekülerize edemeyeceklerini, toplumsal dönüşüm noktasında sürdüre geldikleri mühendislik projelerinin toplumda karşılık bulmadığını ve halk gerçekliğinin hiç de öyle zihinlerinde kurguladıkları sahte gerçeklik algısı gibi olmadığını anlamışlardır.

Dolayısıyla gerek ordu, gerek sol, liberal, Kemalist vs. halka tepeden bakan, tahfif eden seküler paradigmanın seçkinci çocukları bundan sonra darbe türü alçakça atraksiyonlara girişmeden önce yedekte hep bir “halk faktörü”nü hesaba katmak zorunda hissedeceklerdir kendilerini.

Ayrıca bugün meydanlarda sokak başlarını tutan, darbeci zorbalara fedakarca ve coşkuyla direnen bu halk kendisine rağmen yakarak yıkarak “Özyönetim” zorbalığına soyunanlara da “Özyönetim”in ne demek olduğunu göstermiştir. Karakolları, emniyet binalarını ve buna benzer birçok kurum binası önünde nöbete duran halk darbecilerin takviye almasına izin vermemiş, sivil-asker bürokratların yakasına yapışarak kimlik sormaya cesaret edebilmiştir. Darbecilere karşı cesurca ayağa dikilen bu halk günlerce bir tür Özyönetim ve Özsavunma modeli üretme yoluna gitmiştir.

Şer görünen bu süreci mündemiç bir diğer başlıca hayr da şüphesiz Türkiye’deki toplumsal yapıda belirginleşen büyük değişimdir. (...)

Yazının Devamı >>>

 

HABERE YORUM KAT